12 eylül darbesinin miraslarından birisi de toplumun güvenlik güçlerince sürekli kontrol altına alma uygulaması idi.
Sivil bilincin güçlenmesine yönelik oluşumlar, hükümet polisi denen güvenlik görevlilerince sürekli denetim altında tutuluyordu.
Oysaki dünyanın her tarafında sadece devletler ile politikalar oluşturma ve yürütmenin zor hale geldiği sivil bir dönemden geçiyoruz.
Bu süreçte Türkiye, sivil toplum örgütlerinin işlevsellik kazanması ile ilgili olarak AB müktesebatına uygun bir takım olumlu adımlar attı ve 2004 yılında çıkartılan bir yönetmelikle, toplumun askeri nizamdan kurtulup sivilleşmesinin yolu kısmen de olsa açmış oldu.
Sivil toplum çalışmalarının öncülüğünü üstlenecek derneklerin iş ve işlemlerinin, resmiyetin soğuk yüzü olarak algılanan güvenlik biriminin elinden alınarak, il dernekler müdürlüğü seviyesinde sivil bir yapıya kavuşturulması olumlu bir adım olmuştur.
Yeterli miydi? Elbette değildi.
Bunun yeterli olmadığını gören hükümet, tabandan gelen talepler doğrultusunda yepyeni bir kanun tasarısı hazırlığı yapmakta..
Mardin merkezli düşünce kuruluşu USTAD olarak taslak maddelerini inceleyip sivil bilincin daha da güçlenmesine yol açacak bir çalışmaya katkı sunmak istedik.
Tasarı ile ilgili görüşlerimize gelince..
Dernekler İl Müdürlüklerinin kurulması ile birlikte büyük bir oranda emniyet teşkilatından koparılan derneklerin yanı sıra vakıf, sendika vb. sivil örgütlenmelerinde dahil olacağı “Sivil Toplum Kuruluşları Genel Müdürlüğü” nün kurulması gündeme getiriliyor.
Genel müdürlük çatısı altında il ve ilçelerde derneklerin, sendikaların, vakıfların hatta siyasi partilerin kendilerine direkt muhatap bulacağı müdürlükler oluşturulacak.
Siyasi partilerin bu düzenlemeye nasıl bakacağını merak etmiyor değilim.
Kanaatimce, temel amacı halkın huzuru, refahı ve kalkınması olan sivil toplum kuruluşları gibi siyasi partilerin de iş ve işlemlerinin emniyetten alınması demokratikleşme yönünde önemli bir adım olacaktır.
Tasarı ile hem dernek kurmak, hem de federasyon oluşturmak kolaylaştırılmakta.. Tasarının kabulü halinde eskiden en az 5 kişiden oluşması gereken dernek yönetim kurulları 3 kişiye, en az 5 derneğin bir araya gelerek oluşturabildiği federasyonlar ise 3 derneğin bir araya gelmesi ile oluşturulabilecek.
Bunun gerçekleştirilmesi halinde her ferdin 10 derneğe üye veya kurucu olduğu Avrupa’ya nazaran oldukça düşük kalan ülkemizdeki sivilleşme oranının artması sağlanmış olacaktır.
Hali hazırdaki uygulamada kamu yararı gözeten dernekler kavramı diğer dernekler nazarında “Biz kamu zararı mı gözetiyoruz” veya “Kamuya yararlı olma ölçütü nedir” gibisinden sorulara neden olmakta idi. En fazla kamu yararı gözeten bir dernek bile, bu şekilde sayılabilmek için tüm bakanları ayrı ayrı ikna etmek zorunda idi.
Tasarıda kamu yararı gözeten dernek sayılabilmek kısmen kolaylaştırılıyor ve bu yetki bakanlar kurulu yerine içişleri bakanlığına veriliyor.
Yine, cami derneklerinin bağış toplayabilmesine olanak tanıyan, derneği ayakta tutabilmek için yapılacak kermes, kurban derisi ve fitre-zekât toplama vb. maddi etkinliklere kolaylıklar sağlayan maddeler yer almakta..
Tasarının geçmesi halinde en önemli maddelerden birisi de il müdürlüklerinin “Demoklesin kılıcı gibi” ceza veren kurum olmaktan çok rehberlik eden bir kurum haline dönüşmeleri olacak. Kazara genel kurul bildirimini geç veren bir derneğe verilen ağır cezalar yerine, uyarı, mühlet tanıma ve yarıya indirilmiş para cezaları öngörülüyor. Özellikle kendi imkanları ile ayakta kalan sivil toplum kuruluşlarının üzerinden ağır bir yükü kaldırması bakımından bu madde yerinde olacaktır.
5737 Sayılı Vakıflar Kanunundaki “Vakıflar Meclisi” benzeri “Sivil Toplum Konseyi” oluşturulması ve bu kurula sivil toplum kuruluşlarından seçilecek üyelerin katılması özellikle STK-Kamu diyalogu açısından önemlidir. Zira her ne kadar sivilleşiyor olsak ta, kamu kurumlarının sivil toplum kuruluşları ile yapacağı ortak çalışmalarda temkinli davrandığı ve olması gereken diyalogun yeterli seviyeye gelmediği ortadadır.
Sonuç itibarı ile demokratikleşme alanında atılacak her adım önemli bir adımdır. Tasarının bir takım eksiklikleri olabilir. Hatta giderek demokratikleşen bir Türkiye’ye zamanla az gelebilir. Ama tıpkı 2004 yılındaki düzenleme o günün şartlarında sivil topluma nasıl nefes aldırdıysa bu düzenleme de şimdilik bu görevi görecektir diye düşünüyoruz.
Gelecek yazımızda Dernekler dairesinin işleyişi, sorunlar ve çözüm önerileri üzerinde duracağız.
Hayırlı o.lması dileği ile..
USTAD 12.08.2013