7 Mayıs 2015’te Kraliçe’nin ülkesinde seçim vardı.
Muhafazakarların 326 sandalye ile iktidarı perçinlediği veya seçim sonrası 3 parti liderinin istifa ettiğiyle ilgilenen oldu mu?
Hayır olmadı.
Hangi partinin seçimlerden mutlak zaferle çıkması veya hangi partilerin mağlup olması üzerine bir hesap yapanımız oldu mu?
Hayır olmadı.
Kraliçe’nin ülkesinde seçim sonrası senaryolar geliştiren veya bu doğrultuda bir veya birkaç parti üzerinde çalışmalar yürütenimiz oldu mu?
Hayır olmadı
Seçim sonuçlarını etkilemeye yönelik yorum veya analizler yapanımız oldu mu?
Hayır olmadı.
Bu analizleri uluslararası kamuoyuna taşıyan haberler yapıldı mı?
Hayır yapılmadı.
Kraliçenin ülkesinden etkili basın kuruluşlarıyla dirsek temasına geçerek, gerekirse birkaçını satın alarak toplum psikolojisini etkilemeye ve kitleleri yönlendirmeye dair çalışmalar yapıldı mı?
Hayır yapılmadı.
Olamaz ve yapılamaz.
Olamaz, çünkü hala edilgen bir ülkenin çocuklarıyız.
Olamaz, çünkü hala 100 yıl önce yazılan oyunun figüranlarıyız.
Olamaz, çünkü hala senaryo yazan değil, senaryosu yazılan konumundayız.
Olamaz, çünkü rolünü kendi içerisinde belirleyen değil, hala rol verilen konumundayız.
Bu yüzden olmalı ki, Kraliçenin ülkesinden dünyaya yayın yapan Times ve BBC gibi kuruluşlar hala bize ilgi duymakta..
Bu yüzden olmalı ki, Kraliçenin emrindeki Times ve BBC bizdeki 7 Haziran seçimlerini dakikası dakikasına takip etmekte.
Bu yüzden olmalı ki, Kraliçenin adamları Arap baharından arta kalan bölgemizde sokak sokak nabız yoklamakta..
Seçim sonrası hangi senaryolar devreye sokulmalı diye çalışmakta.
Bugün mü sadece?
Neredeyse 150 yıldır Kraliçenin ülkesinin yazdığı senaryoya uygun hareket ediyoruz.
Anadolu’da uyuyan hücrelerini İslam Dünyasının son büyük kalesi Osmanlı’nın ana damarlarına zerk etmesinden bu yana belirlenen role uygun hareket ediyoruz.
İslam dünyasına vurulmuş ağır darbeyi Türkiye adı verilen yeni bir ülkeyle taçlandırdığımızdan bu yana Stockholm sendromunu yaşıyor ve yaşamaya devam ediyoruz.
Öyle bir sendromdu ki bu, halkına karşı despotlukla taçlandırılmıştı.
Öyle bir sendromdu ki bu, Anadolu’da İslam’ından dolayı birbirinden kopmak istemeyen milletlerin kopuşunu yüzyıl sonra gerçekleştirmek için ırkçılıkla taçlandırılmıştı.
Öyle bir sendromdu ki bu, İslam ülkesinde Müslümanları sindirebilmek için tecavüzcüsüne aşık bir nesil yetiştirmek dahil ne gerekiyorsa yapılmaktan geri durulmamıştı.
Kraliçenin ülkesi, bir yandan İslam dünyasının hafızası olan Anadolu ile uğraşırken, öte yandan geride kalan Arap ülkelerini, Afrika ülkelerini, Asya’yı, Hindistan’ı, Pakistan’ı Anadolu’dan kopartmak ve Kraliçe’ye bağımlı kılmak için elçileri vasıtasıyla ne gerekiyorsa yaptı.
Kraliçenin ülkesi, bir yandan en can alıcı hususlara karşılık hilafet ve saltanatın kaldırılması şartını öne sürerken, öte yandan ülkelere bölünerek sahipsiz kalan Müslümanların Kraliçe’ye ve Kraliçe’nin geleneklerine âşık olması için ne gerekiyorsa yapıldı.
%75’i Müslüman iken hem enerji kaynakları sömürülen, hem Avrupalı tarafından vahşice köleleştirilen, hem de bir asır geçmeden %20 Müslüman azınlık durumuna düşürülen Gana’nın mazlum bir evladının bana söyledikleri hala aklımda..
“Ne olur bir beddua hakkınız bile kalsa, bunu Amerika’ya veya İsrail’e değil İngiltere’ye ediniz. Çünkü üzerinde güneş batmıyor dedikleri ülkeleri değil, İslam topraklarını en caniyane zulümlerle sömürürken doldurdukları hazineleridir.”
Bu tespit, şu an yaşanan hakikatin ta kendisiydi aslında.
Siz hiç küresel finans dalgalanmalarından Kraliçenin ülkesinin olumsuz etkilendiğini duydunuz mu?
Duyamazsınız zira 150 yıldan uzun bir süredir İslam ülkelerinin kanı ile beslenen, Bu kan üzerinden hazinesini dolduran bir ülke var karşınızda.
Kraliçenin ülkesi, bu gün hala bitmek bilmeyen iştahıyla hazinesini doldurmaya devam ediyor.
Ortadoğu’daki yeni enerji kaynaklarını kontrol edebilmek için senaryo üzerine senaryo geliştiriyor.
Petrol rezervlerini ele geçirmek için cennet mekan Sultan Abdülhamit Han’ın saltanatını elinden alan, senaryonun azıcık dışına çıkan Adnan Menderes’i, Turgut Özal’ı ve en son 28 Şubat oyunuyla Necmettin Erbakan’ı diskalifiye eden Kraliçenin adamları, şimdi yeni petrol ve doğalgaz rezervlerini elde etmek için oyuna devam ediyor.
2016’da sona eren Skypicot anlaşmasının ardından ne gibi yeni coğrafi değişiklikler yapılabilir meselesine kafa yoruyorlar.
Musul ve Kerkük petrolünü, zayıf Türkiye güney sınırının hemen altında, Kuzey Suriye’de oluşturacağı uzun ince bir koridorla Akdeniz’e direk transferini sağlamak hesabını yapmaktalar.
İsrail’in arzı mevut hayalleri ve sınırlarının hemen üstünde kalan bir bölgeyi seküler ve batı hayranı bir çatı altında birleştirip kalın bir kale duvarı örmek peşindeler.
Daha da önemlisi, Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birisini dizayn etmekle meşguller.
Guardian’ın Türkiye başyazısında “Tam batılaşmamış, yoksul Müslümanların kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez” hükmü çoktan yürürlüğe girmiş durumda.
Bu seçimi, Ortadoğu’nun seçimi diye görüyor, Ortadoğu’daki yeni enerji kaynaklarını kazanmak veya kaybetmek arasında gidip gelen bir seçim olduğunu çok iyi biliyorlar.
Bu yüzden, 100 yıldan uzun bir süredir edilgen konumda olan bir medeniyeti yeniden senaryo yazarak ve rolünü yeniden kendi içerisinde belirleyerek İslam âleminin umudu bir ülke haline gelmemesi için seçimlere müdahaleden tutun da ne gerekiyorsa yapmaya hazırlar.
Seçim kampanyası boyunca CHP, MHP HDP’nin birbirleriyle rekabet etmemesi ve birbirlerinin enerjisini tüketmemesi için haberlerini sürekli bu yönde yapmaktalar.
Bu enerjilerini Osmanlı saltanatını yeniden dirilteceğine dair korkuya kapıldıkları Sultan’a diz çöktürtmek üzerine harcamaları için telkin üzerine telkinde bulunmaktalar.
Bir önceki seçimde “Seni Cumhurbaşkanı Yaptırtmayacağız” başarısızlığını, “Seni Başkan Yaptırmayacağız” başarısıyla telafi etmekle meşguller.
Kraliçenin ülkesi için ne Kürtlerin, ne Türklerin, ne de Arapların hiçbir kıymeti olmadı, olmayacak
Onlar için 3.Köprü, 3.Havalimanı, Marmaray, 3 katlı tüp geçit, Hızlı tren, nükleer santral, yerli uydu, yerli harp sanayi, çözüm süreci, Hakkari-İstanbul havayolu hattı işine girerek haddini çoktan aşan saltanata haddini bildirmek için kim kendileriyle çalışacaksa kıymetli olacak.
Onlar için kendi içinde sağcı-solcu Kürt-Türk, Alevi-Sünni şeklinde kavgayı ufaktan ufaktan besleyecek, halkından kopuk ama Kraliçe’nin adamlarıyla sıkı fıkı olacak, sınır ötesi dizayn işlerine pek çomak sokmayacak, enerji işlerine asla bulaşmayacak bir partner daha da kıymetli olacak.
Son yıllarda hakimiyet kaybına uğradıkları Türk iç politikasını gezilerle, 17 aralıklarla, kasetlerle ve seçim sonrası koalisyon eliyle planlamaya aldıkları senaryoları uygulamaya sokarak için haber üstüne haber yapıyorlar.
Kraliçenin adamlarına göre İslam ümmetinde birlik umutlarını yeşerten Sultan’a bir daha diz çöktürtmek her şeyden önemli artık.
Son 12 yılda, 80 yıldır yapılamayan hizmetleri yapması, 80 yıldır dayatılan ve dokunulamayan tabulara dokunması üstünü çizmek için yetiyor artık.
Doğulu ve batılısıyla Anadolu insanının derdini dert edinmesi ve değerlerine sahip çıkması cezalandırılması için yetiyor artık.
İslam ümmetinin Myanmar, Somali, Gazze, Bosna, Mısır, Suriye ve diğer mazlum ve mağdurlarına gür sesle sahip çıkması alaşağı edilmesi için yeterli bir sebep artık.
Yıllarca toplum mühendislerinin katsayı ve başörtü zulmüne uğrayanlar için bu zulmü ortadan kaldırması oldukça rahatsız ediyor.
Anadilde kurs, konuşma, müzik dinlemesi yasaklananlar için, bu yasakları kardeşlik adına ayakları altına alması ve Barzani ile el ele tutuşması yeni enerji koridoruna mani oluyor.
Biz kabul etsek de, etmesek de Kraliçenin ülkesi için o korkulan bir sultan artık.
Kraliçenin ülkesi, bu korkuyu yaşamaktansa Anadolu insanına yeni korkular yaşatmaktan hiç çekinmeyecektir.
2 yıl önce Gaziantep’te halkın arasında patlayan bombanın senaryosu nasıl ki 3 ay öncesinden Kraliçe’nin emrindeki Amerikan düşünce kuruluşları ile ortak yazıldıysa, dün Diyarbakır mitinginde masum kalabalığın ortasına bırakılan bombanın senaryosu da aynı şekilde yazılmıştır.
Bu vesile ile ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara Allah’tan şifa, kalanlara da Allah’tan bilinç ve sağduyu diliyorum.
Sağlıcakla kalın
USTAD 05.06.2015
@akgulahmet