Gezi – Sanat – Bienal

Gezi parkı olaylarının başlamasının üzerinden 2 ay geçti.

Türkiye; toplum tarafından hayranlıkla takip edilen birçok ünlü sanatçı için turnusol kâğıdı görevi gören bu olaylarda Mısır kıyılarına yanaşan AB(D) gemilerinin İstanbul kıyılarına ulaşmasını içten arzulayan darbedar sanatçılarla tanışmış oldu.

Tahrir meydanını meşru hükümete karşı finanse eden ve sokak aralarında göstericilere para ve yemek dağıtımı yapan organizatörlerin taksimde pizza dağıtarak, otelleri tam kapasite hizmete sokarak bir benzerini yapmaya çalıştıklarına hep birlikte şahit oldu.

Görevini hakkıyla icra eden ve sanatı ideolojik düşüncelere alet etmeyen değerli sanatçıların yanısıra,

Yıllar yılı tiyatro ve sinema sahnesinde birkaç tiyatro gösterisi veya senfoni ile oyalanan, davetlerde, kokteyllerde diğer sanatçılara nazaran hep en ön masalarda bulun(durul)an, tiyatro ve sinema sahnesinde hayranlıkla izlet(tir)ilen,

Yapıcı olmak yerine yıkıcı, ara bulucu olmak yerine tahrik ve tahrip edici bir tavır takınan sanatçıların gerçek sanatçılarla arasındaki farka tanık oldu.

“Orantısız güce karşı verdiğimiz mücadele yalnızca Taksim ve çevresine yapılan saldırıların kesilmesiyle sona ermemelidir” diyeninden, “…bu topraklar; gözü dönmüş bir iktidar tarafından acımasızca, zalimce zehirlenmekte; insanlık dışı bir davranış sergilenmektedir. barbarlığın fırtınası estirilmektedir” şeklinde kin ve nefretin zirvesine çıkanına,

İnsanların kendilerine duyduğu masum hayranlığı isyana dönüştürmek için saatlerce sosyal medyadan paylaşımlarda bulunanından,  “meselenin sadece gezi parkı meselesi olmadığını, tarihsel derinliği olduğunu” söyleyen sanat dehalarını gördü.

Bunlardan birisi de gezi parkı olaylarına yürekten iman etmiş ve aynı zamanda Mardin’de düzenlenen bienalinin direktörlüğünü yapan Döne Otyam’dı.

Bir okuyucunun dikkatime sunduğu Döne Otyam’ın gezi parkı olaylarını tahrik veya tahkir ifadeleri sosyal medyada paylaşması (ki, bunun sosyal medyadaki karşılığı onaylamak demektir) ve kendi orijinal tiwitleri ile hem Başbakan’a, hem kendisi gibi düşünmeyen topluluklara gösterdiği aşırı hırçın tepkiyi görünce oldukça şaşırmıştım.

Şaşırmakla kalmamış, toplumda entel sanatçı görüntüsü altında militanik tavırları görünce Mardin bienalinden bir şeyler umanların adına da üzülmüştüm.

Malumunuz Güneydoğunun diller ve medeniyetler şehri Mardin’in aşırı dozda kültürel yüklenmesine sebep olan bienal ile tanışmasının üzerinden tam iki yıl geçti.

İlk bienal, ilim ve irfan yuvası 700 yıllık tarihi Kasımiye medresesinde, bedeni çıplakmış gibi gösteren sulu performans gösterisi ile Mardinlinin dikkatini çekmeyi başarmıştı.

İkinci bienal, akşam düzenlenen açılış kokteylinde içecek olarak sadece şarap ikram edilmesi ile gündeme gelmişti.

Sırada üçüncüsü var mı bilmiyorum ama 2014 ekimine bir yıl gibi bir süre kaldı. Ses seda görünmüyor ise de, “sessiz olun kimse uyanmasın” tarzında bir sonraki bienale maddi destek başvurularını başbakanlığa sunmuş bile olabilirler.

Şayet organizatörlerin işi rast gider, bir önceki finansör ve destekçileri olan GAP İdaresi, Mardin Valiliği, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Mardin Belediyesi kesenin ağzını açarsa ki nur topu gibi üçüncü bienal, ya da trienal yolda demektir.

Bienalin direktörünün gezi parkındaki heyecanı ve başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında sosyal medyadaki paylaşımlarına bakıldığında önümüzdeki bienalin giderlerinin başbakanlık tanıtma fonundan veya diğer devlet kurumlarınca karşılanması garip olacak olmasına ama Başbakanlık Tanıtma Fonu sorumluları alicenaplık gösterir ve üçüncü bienale devletin kesesini açarsa ki, mevcut duruma en fazla uyacak ana tema “Diren Gezi” olmalı diye düşünüyorum.

 

Elbette ülkemin başbakanına kendi paramla hakaret veya tehdit ettirmem diye düşünecekler olacaktır ama basiretsiz danışmanlar yüzünden bu türden yol kazalarına çokça şahit olduğumuz için bir ülkede bu sürprize hazır olmak gerekebilir.

Sağlıcakla kalın

USTAD  19.07.2013