İçinizdeki Öküze Oha Deyin
Yazının başlığı ve içeriğiyle pek alakası yok ama bugün Danıştayda gelişen nahoş olay ve Başbakan Erdoğan’ın yerinde tepkisini hep birlikte izledik.
Devletin tepesinde böyle bir manzarayı hiç kimse görmek istemez ama hiç kimse seçilmiş bir başbakanı çileden çıkartacak kadar hakkı olmayan bir konuşmayı da yapamaz.
Konuyu bir başka yazımda değineceğim ama affınıza sığınarak, hazır elimde okuduğum kitabın kapağıyla şimdilik geçiştirmiş olayım ki diğer yazılacaklara bir kapak olsun.
Erdoğan Cumhurbaşkanı Olmalı mı?
Türkiye gündemi, 3 ay sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iyiden iyiye kilitlendi.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına adaylığına kesin gözüyle bakanların sayısı bir hayli fazla ama Ona karşı aday belirlemeye çalışan muhalefette de isim borsası tavan yapmış durumda..
MHP, somut bir isimden bahsetmemekle birlikte muhalefetin Ak Parti’ye karşı çatı bir aday çıkartılmasını öneriyor.
MHP bu öneriye AK parti tabanının ilgisini çekecek isimlerle destek vermekten yana.. Bu amaçla milliyetçi, muhafazakâr ve aynı zamanda demokrat ve cumhuriyetçi yanı olan İlhan Kesici, Taha Akyol, Ali Bardakoğlu, Murat Başesgioğlu ve Abdullatif Şener gibi alternatifler konuşulmaya başlandı.
CHP, çatı önerisine soğuk değil ama ortak aday konusunda HDP tabanına da hitap ederek bu kitleyi aynı çatı altına toplamaktan yana..
Yani bir bakıma milliyetçi yönleriyle kesişen MHP ve CHP, çatı altını daha da genişletmek adına sol kesimle CHP’nin, sağ muhafazakâr kesimle de MHP’nin ilgileneceği geniş bir birliktelik inşa etmek isteyeceklerdir.
Çatı aday konusunda uzlaşma olmaması halinde MHP’nin şimdilik kendi tabanına en iyi hitap edecek güçlü adayının Meral Akşener, CHP adayının ise İlker Başbuğ olması muhtemel.
Burada İslam Konferansı örgütünün başkanlığını yapmış Ekmeleddin İhsanoğlu’nu atamamak gerek. İslam konferansı başkanlığını yaptığı sıralarda batıyı üzmeyecek söylem ve politikalar yürüten İhsanoğlu’nun batı telkiniyle güçlü bir ortak aday olarak karşımıza çıkabilir.
Kanaatimce her türlü kombinasyona rağmen öne çıkacak ortak adayın, 30 Mart öncesi yaşanan tüm badireleri güçlü bir şekilde atlatan Erdoğan karşısında işi çok zor..
Yani peşin hüküm gibi görünse de Erdoğan’ın yüksek ihtimalle kazanacağı bir seçime daha yaklaşıyoruz.
Dolayısıyla böylesi bir seçimde AK partililerin asıl tartışması gereken konu “Erdoğan Cumhurbaşkanı Olmalı mı, olamamalı mı” konusudur.
Afyon’da yapılacak toplantının ardından netleşecek bu soru için şimdilik 330 milletvekili imzalı başvuru dilekçesinin hazırlandığına dair duyumlar var.
İlk defa halk tarafından yapılacak bu seçimde Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olması halinde halkın yeterli desteği vereceğine dair emareler ortada lakin adaylık konusunun Afyon’daki toplantıda iyice irdelenip karar verilmesinin Türkiye’nin geleceği açısından daha olumlu olacağını düşünmekteyim.
Elbette ki bu seçim; Anadolu insanının en tepedeki liderini belirleme seçimidir.
Elbette ki bu seçim; devletin hayati öneme sahip makamına layık olanı belirleme seçimidir.
Elbette ki bu seçim; halkın en zirvedeki liderini seçmesinin yanı sıra başkomutanını belirleme seçimidir.
Başbakan Erdoğan’ın liderlik kabiliyeti ve Anadolu insanının beklentilerine Türkiye Cumhuriyetinin zirvesinden karşılık vereceğine dair bir kuşku yok ama rahmetli Özal dönemini hatırlayanlar için bu noktada sıkıntılar var.
Geride bırakacağı partinin akıbeti ile ilgili sıkıntılar var.
3.dönemini geride bırakan AK Parti’ye bir takım amaçlarla dâhil olmuş, bu partinin çatısı altında siyaset yapmasına rağmen partinin kuruluş ruhundaki samimiyeti ve felsefesini idrak edememiş kişilerle ilgili gittikçe artan kuşkular var.
Şu bir gerçek ki, millet, şu ana kadar etki ve yetki sahibi bir hükümetin başında güçlü bir lider özelliğine sahip Erdoğan’ı gördüğü için desteklemiş ve 30 Mart öncesi tüm yıpratma girişimlerine rağmen bir daha desteklemiştir.
Erdoğan’ın kendisini değil gücünü seven, Onun birikiminden değil, etrafındaki olağanüstü imkânlarından nemalanmak isteyenlere rağmen 30 Martta bir daha desteklemiştir.
Desteklemiştir desteklemesine ama Erdoğan gibi güçlü, dirayetli bir lidere rağmen kendilerine yollar bulan bu sülüklerin davranışlarını ajandasına not almış ve bir kenara saklamıştır.
Dirayetli ifadesini bilerek kullandım ki sadede geleyim.
Recep Tayyip Erdoğan, yarı başkanlık sistemini doğal bir gidişatla oturtacak kadar güçlü ve dirayetli bir cumhurbaşkanı olmak üzere yola çıkmışsa ne ala..
Rahmetli Özal döneminde olduğu gibi bir boşluk süreci yaşanmayacaksa ne ala..
Şayet bununla ilgili en ufak bir tereddüt söz konusu ise icranın başında güçlü bir isim olarak Erdoğan’ın kalması ve cumhurbaşkanı olarak farklı bir alternatif üzerinde çalışılması hem ülkenin, hem de bölgede başlatılan sürecin huzuru ve selameti için çok daha iyi olacaktır.
Zira siyasette yarınını garantilemek için bu günden Erdoğan’a methiyeler dizenlerin Erdoğan’ın partiyi bırakması halinde dünü dünde bırakıp yarın neye veya kime methiyeler dizeceğine dair kuşkularım oldukça fazla..
Bu millet, ister adını başbakanlık veya cumhurbaşkanlığı koyun, ister yarı başkanlık veya devlet başkanlığı koyun, 17 aralık gibi dayatmalara boyun eğmeyecek, bugün Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Danıştay’ın kuruluş yılı programında konuşması sırasında sergilediği akıl almaz tavra tepki göstererek vesayetin her türlüsüne karşı duracak, vatandaşı 2. sınıf görmesine rağmen devrimci, ulusalcı ve faşist argümanları vatanseverlik diye yutturan kurtları deşifre edecek, en ufak bir askeri ikazla su koyuvermeyecek liderini her daim başında görmek ister.
Recep Tayyip Erdoğan, milletin en son 30 Martta sandıkta teslim ettiği sancağı cumhurbaşkanlığı makamında da omzunda taşımaya devam edecekse, Anayasanın, 104. maddesinde belirtilen bakanlar Kurulu’nu toplayıp başkanlık etmek ve kanun hükmünde kararnameler yayımlamak yetkisini en verimli bir şekilde kullanacaksa, an itibarıyla AK parti içinden farklı isim arayışları yerine bu makamı en fazla hak edenin kendisi olduğunu ağustos ayındaki sandık sonuçları zaten söyleyecektir.
Böylesi bir durumda fiili bir yarı-başkanlık sistemi doğal haliyle işleyeceğinden, ne yeni bir anayasal düzenlemeye, ne de sistem tartışmasına girmeye gerek kalmayacaktır.
Başbakanlık için de Süleyman Soylu veya Numan Kurtulmuş gibi yeni Türkiye’nin inşasında kendisiyle uyumlu çalışacak yıpranmamış isimleri tercih etmesi ise ülkenin geleceği açısından daha olumlu olacaktır.
Sağlıcakla kalın
USTAD 09.05.2014
@akgulahmet