1718–1730 yılları arasındaki 12 yıllık dönem, Osmanlı tarihinde Lale Devri olarak bilinir.
Bu dönem sarayın ve çevresinin imar faaliyetlerine ağırlık verdiği, köşk ve bahçeler başta olmak üzere her tarafın özellikle lale başta olmak üzere envai çeşit çiçek süslemeleri ile tarihe geçmiş bir dönemdir.
Savaşın olmadığı ve sulh döneminin yaşandığı Lale Devri, 1730 yılında Patrona Halil isyanı ile sona erdi.
Tarih kitaplarında isyanın ekonomik sıkıntılar yüzünden ortaya çıktığı anlatılıyorsa da bu isyanın arka planında siyasi, sosyal ve idari hesapların olduğu bir gerçek.
Sadrazam Damat İbrahim Paşa’dan ve devlet içerisindeki uygulamalarından memnun olmayan ekâbir, devlette yapılan ıslahatların yeniçeri ocağında da süreceğini gerekçe göstererek yeniçeri askerlerini kışkırttılar.
İsyan hazırlıklarını sürdüren devlet adamları isyanı başlatması için aslen Arnavut olan, patrona gemisinde çalıştığı için Patrona Halil lakabıyla tanınan şahsı bulup ona bir görev biçtiler.
Savaş anında yeniçeri askerliği yapan, barış zamanlarında ise Kapalıçarşıda tellaklık ile uğraşan Patrona Halil, disiplinsiz davranışlarının yanı sıra Nis ve Vidin’de çıkan yeniçeri ayaklanmalarında bizzat bulumuş ve bu yüzden idam cezası almış, ancak idamdan kurtulmuş birisiydi.
Uzun bir süre kahvehane ve camilerde yapılan propaganda ile hazırlanan isyan provaları, 28 Eylül 1730 Perşembe günü Beyazıt Camii önünde 30 kişiyle başlatıldı ve gerek halktan, gerekse esnaftan alınan destek ile binlerce kişiden oluşan bir isyana dönüştü.
Patrona Halil ve arkadaşları yeniçeri askerlerini de yanlarına alarak hapishanelerdeki mahkumları saldılar ve Sultanahmet’teki At meydanında toplandılar.
Uzun süren görüşmeler ve sonucunda birçok ulamanın ve devlet büyüğünün kellesi ile bir padişahın tahttan indirilmesine yol açan bu isyan hareketi tam 46 gün sürdü.
Özellikle isyanın ilk günlerinde padişaha sadakatle bağlı oldukları, ondan memnun oldukları yönünde söylemlerle yola çıkan isyancı grup, kısa süre sonra asıl niyetlerini ortaya koyarak Sultan III.Ahmet’in tahttan indirilmesini istediler.
Lale devrinde inşa edilen yüzlerce saray ve konak yıkıldı. Önemli devlet adamlarının ikametgâhları çapulcular tarafından yağmalandı.
Patrona Halil, bir Rum kasabı, Boğdan prensi yaparak Romanya’ya gönderecek ve Divan-ı Hümayun toplantılarına zorla katılacak kadar ileri giti.
Sonuç:
25 Kasım 1730’da Topkapı Sarayında padişahı bekleyen Patrona Halil, yeniçerilerin saldırısı ile öldürüldü. Ardından dışarıda bekleyen isyancılarda teker teker içeri alınıp ortadan kaldırıldı ve devlet otoritesi yeniden tesis edildi.
Bu isyan, zengin devlet adamlarının fikirleri ile başlayan, bazı asker kökenlilerin ayak takımını kışkırtması ile büyüyen, kabiliyetsiz idarecilerin zamanında önlem alamadığı için çığırından çıkarak devlet itibarını sarsan bir isyan hareketi olarak tarih kayıtlarına düştü.
Birde Sultanahmet At Meydanına toplanan kalabalığın birçoğunun ayağı çıplak, üst başları dökük bir vaziyette olduğundan, bu isyan baldırı çıplakların isyanı olarak ta anıldı.
Buraya kadar her şey tarih..
Fakat tarih, gerçekleri daha iyi kavramak için bazen tekerrür eder.
Haklıyı ve haksızı birbirinden daha iyi ayırt etmek için tekerrür eder.
Bu tekerrürde, zaman, mekan ve şahıslar değişse de çıkış noktasındaki benzerliklerle tekerrür eder.
Tarih bazen, merhum Sultan III. Ahmet’in haklılığını göstermek için tekerrür eder.
Son sözü Sultan III. Ahmet’in saltanatı devrettiği yeğeni Mustafa’ya yaptığı nasihatten olsun:
Ey oğul!
Vezirine teslim olma. Daima ahvalini araştır ve beş-on sene birini vezarette müstakil istihdam eyleme ve kalemi düruğlarına asla itimat etme. Merhamet sahibi ol. Cömertliği elden bırakma. Gayet tasarruf üzere ol. Halen hazinelerde bulunan malı zayi etme. İşi kendin gör, ele itimat etme. İşte benim ahvalim sana nasihat için yeterlidir. Hacet sahiplerine adaletle davran. Kimsenin bedduasını alma. Şehzadeler sana emanettir. Oğlum, devlet işlerini baban (II. Mustafa) ve ben (III. Ahmet) başkalarına bıraktığımızdan bu durum başımıza geldi. Sen bizzat idareyi eline al! Allah saltanatını mübarek etsin!
ÖNEMLİ NOT:
Bazı okuyucuların baldırı çıplaklar isyanı yazımdaki tarihi hadiseden yola çıkıp bir benzetme yapıp, bu dönemde de herkesle sulh yaşandığını, sadece o dönemde İran ile olan mücadelenin yerini şimdilik Suriye’nin aldığını, IMF borçlarının ödendiğini, milli kardeşlik ve çözüm sürecinin başlatıldığını, ülkenin menfaatlerini yarasa gibi emen yabancı ülkelere ve onların ideolojik temsilcilerine art arda darbelerin vurulduğunu, lalelerin taksim meydanı dahil, İstanbul’un her tarafını kapladığını, çok ciddi ıslahatların başını alıp gittiğini, 1718–1730 yılları arasındaki 12 yıllık dönemin 2002-2014 yılları arasındaki 12 yıllık bir dönemle benzeştirenlerin olabileceğini ve bu yüzden gezi parkı eylemlerinin başlatıldığını düşünebilirler.
Şunu söyleyeyim ki ben sadece tarihi olayı bilinçlendirme adıan aktardım. Kamuoyunda çapulcular şeklinde tarif edilen veya bu şekilde tarif edilmekten hoşlanan bazı gezi parkı eylemcileri ile baldırı çıplaklar isyanı arasında içerik veya şekil olarak bir benzerlik kurmak benim işim değil
Sağlıcakla kalın
USTAD 23.06.2013