Siyasete Vefa veya Ceza

Dosta tavsiye edilmeyecek kadar acı, beceriksizlere teslim etmeyecek kadar tatlı bir sanattır siyaset…

İcrası zor ama sonuçları itibarıyla kimilerine tatlı, kimilerine acı gelen bir sanat..

Milletin emanetini hakkıyla yürütürken yaşanan cefanın çoğu zaman vefa ile karşılık bulduğu ama emanetin hoyratça harcanmasının her halükarda ceza olarak karşılığını bulduğu bir sanat..

Siyasette vefa kavramını ilk olarak 80’li yıllarda duymuştum. Batman Kazım Usta lokantasının bulunduğu meydanda bir kamyon (veya tankerin)  üzerinde sevenlerine hitap eden rahmetli Erbakan’ın konuşmasının bitiminde orada toplanan herkese başparmağını kaldırtarak ahidleşmiş ve bu ahitlerine sandıkta vefa göstermelerini talep etmişti.

Henüz ilkokul 2. sınıftayken yaşadığım bu anı benim için etkileyici bir ilk ve sonraki yıllarım için belirleyici olmuştu. Nitekim Konya ve Kayseri’de geçen ortaokul yıllarında siyasal yanımı okşayan birkaç İslam vakfın hafta içi sohbetleri için yatılı imam-hatip orta okulunun arka kapısından kaçar, yat komutu öncesi dönerdik.

Siyasal İslamla olan bu tanışıklık, henüz lise talebesi iken Fehmi Ayanoğlu’nun  (Allah sıhhat versin) Refah partisi il başkanı olduğu sıralarda partinin hem memuru, hem çaycısı, hem de yokuşlarda milli gazete dağıtıcısı olarak bir sure çalışmakla devam etmiş ve 1991 seçimlerinde Saraçoğlu camiinde kurulan sandıklarda Refah partisinin müşahidi olarak görev almakla fiili bir hale dönüşmüştü.

Sonraki yıllarda büyük eksikliğimi giderdiğine inandığım Risale-i Nurlarla tanışmama rağmen “Euzu billahi min el-şeytan vel-siyase” gibi altın değerindeki nasihate karşılık, tümden düşmana teslim edilmeyecek kadar tatlı bir sanat olduğu gerekçesiyle büyük dava adamının yetiştirdiği talebelerinin gah böldüğü, gah büyüttüğü çizgiden sadece oy vermekle yetinmeyip politik duruş ve söylemle de devam ettirdik.

Çözüm süreci ve hemen akabinde patlak ver(diril)en cemaat siyaset gerginliğinin ardından yine bir ahde vefa veya sefaya cezanın verileceği bir seçim zamanına daha..

secim_sandigi

Siyasi partiler 10 gün sonra seçmeni önüne gelecek yerel seçim sandığında vefa ve ceza testinden geçecekler.

Bir bakıma ilçeler için yerel, büyükşehir için genel seçim havasında geçecek bir seçim..

Seçmen, bu seçimde kendi partisinin il teşkilatına, varsa milletvekillerine ya devam ya da tamam diyecek..

Ya parti teşkilatının aldığı yetkileri iyi yönde kullandığını yorumlayıp vefa gösterecek.

Veyahut kötüye kullanılmış bir yetki olarak yorumlayıp ceza verecek..

Her olayı, her isimi sorgulayacak.

Başkan adayını, encümen listesindeki isimleri, parti teşkilatı ve milletvekillerinin davranışlarını bir film şeridi gibi gözünün önünden getirecek.

Seçim kazanmak uğruna kimlere ve ne için taviz verdiklerini sorgulayacak.

Belediye başkan adayının encümen listesine kimleri, ne için dahil ettiğini sorgulayacak.

Kimileri, “başkan adayına oy verirdim ama listesinden dolayı vermeyeceğim” diye ceza basacak.

Kimisi “liste çok kaliteli ama başkan adayı oy verilecek kalitede biri değil” diye vazgeçecek.

Kimisi “ne adaya ne listeye bakarım. Benim için sadece parti lideri ve temsil ettiği misyon önemli” deyip koşulsuz destek olacak.

Kimisi “İsimler hiç önemli değil, şimdiye kadar yapılanlara bakarım” deyip tercihini icraatlardan yana belirleyecek.

Kimisi, adaylardan herhangi biriyle tanışıyor olmayı veya aşiret-cemaat gibi aidiyetleri öncelikli sayıp oy rengini bu şekilde belirlemiş olacak

Hiç tasvip etmesem de, kimileri Araf’ta kalacak ve “Ne ona oyumu veririm, ne bunu dinlerim” diyecek ve Türkiye’nin bu seçiminde, hiçbir seçimde olmadığı kadar kullanılmayan/yakılan oy oranı çıkacak..

Ve bir seçimi daha geride bırakmış olacağız.

Hiçbir seçim 30 Mart seçimleri kadar zor bir seçim olmamıştı diyebilirim.

En başta şunu söyleyeyim ki, milletten aldığı emaneti kötüye kullanarak akrabalarına veya çevresindekilere elini ovuşturarak  peşkeş çeken, meziyetsiz ve liyakatsiz kimselere makamları tahsis eden, kendilerinden başkası yokmuşçasına 3-5 kişiye bütün alanları parselleyenler varsa ki bunların hem Mahkeme-i Kübrada, hem bu dünyada, hastalık, zillet ve çeşitli bela ve musibetlerle karşı karşıya kalacağına inancım elbette tamdır.

Fakat karşılıklılık ve dürüstlük esasıyla kurulan ahdin sapasağlam durduğuna inandığınız müddetçe ahde vefa şarttır.

1 yıldır bölgemizde patlamayan silahlar, yanmayan canlar, yüzlerdeki mutluluk ve tebessümler için ahde vefa olmalıdır.

Seçim öncesi zirve yaptırılan tarafgirliklere kendini kaptırmak değil, rahmetli Erbakan’ın 50 yıl önce gördüğü esas tehlikelerin karşısında durmakla ahde vefa olmalıdır.

Şahsi veya grup menfaatleri ile katıştırarak üretilen ve büyük şeylermiş gibi milletin yüzüne baka baka dayatılanları boşverip, davanın kendisine kaşı ahde vefa olmalıdır.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin kostümlü provasından ziyade milletin kaderine karşı ahde vefa olmalıdır.

Her inanan insan şunu iyi bilir ki,

Karşısındaki kim olursa olsun, ne mürekkepler yalamışsa yalasın, nice zenginlikler ve makamlar görmüşse görsün, nice sohbet meclislerinden geçmişse geçsin. Nice seçim rekorları kırmışsanız kırın. Nice büyük camialar oluşturmayı başarmışsa başarsın.

Atacağı her adımın, yapacağı her hesabın üstünde Allah’ın son hesabı olacak ve hele de kendinizi haklı çıkarmak uğruna şayet aldatmaca hesaplar peşinde koşmuşsanız ki size kuruşu kuruşuna ödetecektir.

Bu seçimde huzura, ülke kalkınmasına, makus talihi tersine çevirmeye, ümmeti yetim bırakmamaya oy verilir..

Sağlıcakla kalın

USTAD 19.03.2014