Paralel Fırsatçılar

USTAD Başkanı Ahmet Akgül: İşin doğrusu yaşanan son süreçle ilgili olarak (söyeleyeceklerimi en başta söylediğim ve bundan sonra yazacaklarımın onun bir tekrarı olacağı gerekçesi ile) bir daha yazmamaya karar vermiştim.

Lakin son dönemde Sayın Başbakanın devletin güvenliğini ciddi bir şekilde tehdit ettiği gerekçesi ile üzerine gittiği paralel yapı söylemini farklı amaçları için evirip çeviren, gelecekteki sosyal, siyasi, ticari, bürokratik hesaplarına alet edecek kadar iğrençleşen insanların türediğine şahit oldukça, yeniden bir şeyler karalamak ihtiyacı hissettim.

Türkiye, kuruluşundan bu yana tarihinin en ciddi sınavını geçiriyor..

Bir çok kere denendik, bir çok kere sınandık..

Laik-dindar, ilerici-gerici, sağcı-solcu, Sünni-Alevi, Türk-Kürt çatışması gibi zorlu virajlarla her seferinde test edildik.

Her seferinde derinden sarsıldık, her seferinde içten içe üzüldük.

Ama her seferinde de sağduyu galip geldi ve son anda uçuruma yuvarlanmaktan kurtulduk.

Laik veya dindar çevrede, kendisini ilerici diye tanımlayan veya gericilikle suçlanan çevrede, sağcı veya solcusunda, Sünni’si veya Alevi’sinde, Türk’ünde, Kürt’ünde, Arap’ında, Laz’ında ve Çerkez’inde sağduyu sahibi insanlar hep devreye girdi.

Türkiye halkları, her uçurumun eşiğine geldiğinde o sağduyunun “Durun siz kardeşsiniz” sesiyle veya “Bu kavga sizin aranızdaki kavga olabilir ama oyunu başkası yönetiyor” uyarısı ile kendine geldi.

Kavga bitipte yaralar sarılınca : “Ne boşu boşuna bir mücadele yapmışız. Yazık ki, o gencecik fidanlara kıymışız” şeklinde nefs-i muhasebeler yapıldı ve kaybedilenlerin ardından vicdan azabı çekildi.

Dedik ya, bu güzelim ülke, kuruluşundan bu yana en ciddi sınavını yaşıyor.

Bu sınav diğerlerine hiç ama hiç benzemiyor.

Şahsi hırsların ülke menfaatlerinin çok ama çok ötesine taşındığı bir sınav..

Grup çıkarlarının amme menfaatlerinin çok çok üstünde tutulduğu bir sınav..

Taraf davranırken bile hiçbir ahlaki mezru kullanmayanlara şahit olduğumuz bir sınav.

Neler olup bittiğini, küresel bir güç olma yolunda emin adımlarla ilerleyen bir ülkenin nasıl tökezletilmeye çalışıldığını, birçok kişi gibi bende geçmiş yazılarımda ifade etmiştim.

Her yazımda, Hakkın yanında yer alarak kimden gelirse gelsin haksızlık ve usulsüzlüklerin karşısında durmamız gerektiğinden, bugünlerde yaşadığımız durumun sonuçları itibarıyla hangi şahsi veya grupsal menfaate dokunsa bile, aynı havayı soluyan kardeşlerin itidali elden bırakmaması ve bir takım kirli oyunların girdabında dönmemesi gerektiğinden bahsetmiştim.

17 Aralık’ın hemen akabinde yazdığım birkaç yazıda küresel aktörlerin bu ve buna benzer operasyon denemelerinin önümüzdeki hafta/günlerde de devam ettireceklerine, kontrollü gidilmemesi halinde Ak partinin herkesçe desteklenen haklı gerekçelerini de aşarak İslami grupların içerindeki bazı bireylerin intikam savaşına dönüştürülmek istendiğine dikkat çekmiştim.

Kiralık kalemşörlerin kaleden kaleye atışlarını fütursuzca yapmaktan çekinmeyecekleri ve yepyeni senaryoların bir o yana bir bu yana servis edileceğine dair uyarılarımı da yapmak suretiyle Rabbime karşı mesuliyetimi yerine getirmeye çalışmıştım.

paralel

Her şeyden önce bu ülkenin huzuruna kast eden,  90 yıl sonra ilk kez dik durmayı başaran bu ümmetin kaderini yeniden küresel aktörlerin eline teslim etmeye çalışan her ne oluşum varsa sonuna kadar üzerine gidilmelidir.

Lakin bunu yaparken aynı havayı soluyan, aynı camide secdeye varan, aynı bağın gülleri olan insanları birbirinden ayırmaya, kardeşler arasında sonu gelmeyecek bir fitnenin tohumlarını atmaya devam edersek, kazanmış gibi görünsek dahi Allah’ın rızasını kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya kalırız.

Bunu yaparken Cumhuriyet tarihi boyunca bu milletin kanını emen derinliklerin yeniden dirilmesine sebep olursak, kazanmış gibi görünsek dahi Allah’ın rızasını kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya kalırız.

Şimdilerde neler mi oluyor?

Keşke sayın Başbakana birileri ulaşıp, ne milli ne de manevi hiçbir kaygısı olmayan menfaatçilerin oluşan boşluğu doldurmak için nasılda alkış tutuklarını anlatsa..

Keşke, ülke derdi olmayan bir takım münafıkların sonrası için tüm kazanımları elde etmek uğruna nasılda el ovuşturduklarını söylese..

Keşke geçmişte diskalifiye edilmek istenen rakipleri yeri gelince PKK’cilikle, yeri gelince Hizbullahçılıkla yaftalayanlar örneğinde olduğu gibi şimdilerde de aynı şeyin paralel yapı adı kullanılarak birileri tarafından yapılmak istendiğini anlatsa..

Başta dediğim gibi bu ümmetin kaderini küresel aktörlerin eline teslim etmeye çalışan ister paralel yapı olsun, ister çapraz yapı olsun her türlü oluşumun üzerine üzerine gidilmelidir.

Ne yazık ki mücahitliğin müteahhitliğe, cemaatleşmenin şirketleşme anlaşıldığı son zamanlarda çok ama çok iğrenç şeyler dönmeye başladı.

Bu, tasvip edilmese dahi bir zihni temele oturtularak gerçekleştirilen Laik-dindar, sağcı-solcu, Sünni-Alevi, Türk-Kürt çatışması türünde bir çatışmaya da benzemiyor.

Hiçbir dini, etnik, fikirsel temeli olmayan, tamamen geleceğe yönelik sosyal, siyasi ticari hesapları üzerinden karalama kampanyası başlatanların oluşturmaya çalıştığı bir çatışma..

Medyada sizin yapamadıklarınızı yapabilen bir rakibiniz mi?

Kolayı var. Bu da paralelci der geçersiniz.

Sosyal hayatın her alanında karşınıza çıkan ve ona yetişmekte zorlandığınız bir rakibiniz mi?

Kolayı var. Bu da paralelci der geçersiniz.

Aynı çatı altında siyasi geleceğinizi tehlikeye atan güçlü bir rakibiniz mi?

Kolayı var. Bu da paralelci der, karalar geçersiniz.

Ticarette onunla baş edemiyor musunuz?

Kolayı var. Bu da paralelci der, onun kazacına taş, kendi kazancınıza kar  koyarsınız.

Sizden daha iyi bir hitabeti mi var?

Yine kolayı var. Kesinlikle paralelci eğitimi almış der geçersiniz.

Bürokraside içinizin gittii bir makam mı işgal ediyor? Veyahut boşalan makamlara güçlü bir rakip mi sizin için?

Kolayı var. Gözü kara birinin kulağına bu da paralelci diye fısıldar kendinize yolu açarsınız.

Sağda solda bulunduğunuz her ortamda şakayla karışık bu da paralelci mesajınızı toplumun bilinç altına işlersiniz..

İşlersiniz ki, kirli çıkarlarınıza yol açılsın.

İşlersiniz ki, tarafların ağır yaralar aldığı Cemel veya Sıffin vakası örneğinde olduğu gibi karmaşadan kendisine geniş hareket alanı oluşturan munafıkların taktiğini uygulamış olursunuz.

İşlersiniz ki, iyice yorgun düşen Suriyeli muhalifler ve Esed’in yerine yeni bir laik muhalefet hazırlayan AB(D) misali yeni iktidardan nemalanma imkanınız olsun.

Münafıkların işlemesi gibi her şeyi her yere sinsice işlersiniz amaaa;

Allah’ın levh-i mahfuzuna, kardeşlerin arasında makul isimlerle makul çözümler üretmek yerine fitneden nemalanan insanlar olarak işlenirsiniz.

Önceki yazılarımdan iki tanesinde “Bitkisel hayata giren Ergenekon’dan bu sancılı süreç sonrası için genetik kopyalama ile yeni bir oluşum üretilmek istenebilir” ve “kapsamlı değişikliklerde boşaltılan yerlere yeterli kalifiye eleman bulunamayacağından Kemalistler bundan daha iyidir dedirtilebilir” “Toptancı zihniyetle yapılan saldırıların sonucu kazanç değil, kayıptır.” Ve “bu mesele tarafların haklı gerekçelerini de aşarak İslami grupların içerindeki bazı bireylerin intikam savaşına dönüşmeden söndürülmelidir.” şeklinde ufak dikkat cümleleri kurmuştum.

Bu yazımda daha büyük bir tehlikeye dikkat çekeyim. Umarım Hak ve Adalet galip gelir. Umarım aklı selim insanların bu ülkenin ve bu ümmetin boynunu büktürmeyeceği sulh girişimleri hakim gelir. Lakin bu zorlu sınavımızdan muhafazakar gibi görünüp dört tarafa oynayan, menfaatçi, gammazlamacı ve çelmeci öyle bir kalabalık açığa çıkıyor ki esas onlardan korkmak gerek. Zira tamamen kendi hesapları için başkalarına kin kusarken yanı başında kendi gönül ve zihin mahallesinde yaşayanın kuyusunu bile bu argümanla kazmaya çalışan paralel istismarcılarını göreceğiz.

Şimdi siz varında azcık düşünün. Jakoben Ulusalcı yapı yeniden iktidarı devralacak olursa bunlar milletin büyük bir ekserisinin sevdası haline gelen ve paralel yapı ve derin oluşumlar konusunda samimiyetine inandığı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı kaç günde satarlar?

Duygularımı hızlıca ifade etmeye çalıştığım yazımın karmaşıklığından dolayı affola..

Hakem rolü verilen ergenekon tahliyeleri ve ardından Perinçek’in cemaatlerin ve tarikatların kökünü kazıyacağız sözlerini başka bir yazıda değerlendireceğim.

Sağlıcakla kalın

USTAD  10.03.2014