Tüm İslam toplumlarında olduğu gibi Gana’da da bayram coşkusu bir başka..
Nureddin, bayramın birinci günü namaz öncesi bizi otelden alıp kenar mahallelerden birine getirdi. Yolda birkaç mescit ve mescitlere doğru yürüyen nur yüzlü insanlara rastlıyoruz.
Gana Muslim Akademi Genel Sekreteri Abdulreşid’in evine ulaştıktan sonra Nureddin ile vedalaşıyoruz. Abdulreşit cevval hareketli bir eğitimci.. Bayram namazını kılmak üzere evden çıkıp mahalle mescidinin sokaklara taşmış kısmında çadır gölgesinde imkan bulmamıza rağmen bembeyaz elbiseleri ile Bilal-ı Habeşilerin arasında Afrika güneşini paylaşmayı tercih ediyoruz.
Bol bol dua ve tekbirler var. Namaz sonrası bayramlaşmaya katılıyoruz. Abdulreşid’den Gana dilinde bayram tebriğini sorup “Barka Da Salah” olduğunu öğreniyorum. Bayram kutlaması yapan Müslüman Gana’lılara sömürü dili İngilizceye inat “İd mubarek” veya “Barka Da Salah” cevabını verince yüzlerinde ayrı bir sevinç ifadesi oluştuğuna şahit oluyorum. Elimizdeki balonları çocuklara “Barka Da Salah” deyip dağıtıyoruz. Yaşları 13-14 civarında olduğunu tahmin ettiğim kız çocuklarının balon istediğini görünce kardeşleri içindir deyip veriyoruz ama hemen yan tarafta sevinçle şişirip oynamaya başladıklarını görünce yaşadığımız lüks oyuncaklı çocukluk günlerimizden utanıyoruz.
Kurbana Vekalet
Plan doğrultusunda kurban kesimlerine şahitlik etmeye gidiyoruz.
Bizden daha tecrübeli olan arkadaşımız Ensar, Akra ve civarındaki kesimleri bizlere emanet edip Salva ve diğer bölgelere doğru 10 saatlik bir yolculuğa çıkıyor.
Bizler de ilk olarak şehrin dışında Müslüman mahallesine uğruyoruz. Müftü Sait bizi yerel kıyafeti ile ve beraberindeki cemaatle karşılıyor. Sohbet ve bayramlaşmanın ardından ilk kurbanı eda etmenin mutluluğu ile oradan ayrılıyoruz.
Sonra kenar mahallerden birinde Abdulreşid, Ahmed ve GMA Kadın sorumlusu Şakire’nin organize ettiği kurban kesiminde katılıyor, çocuklara oyuncak veriyoruz.
Müderris Ali, Şuayb ve Muhammed’in hazırda tuttuğu kurbanların kesilmesinin ardından Dudawa şehrindeki kurban kesimine katılıp Abdulreşid’in ev avlusunda kesilecek kurbanlara şahitlik ediyoruz.
İlk gün kurban kesimleri bittikten sonra 3 ayrı bölgede kurban dağıtımına katılıyoruz. Müderris Ali’nin yetimlere yaptığı dağıtım ile Numa bölgesinde teneke evlerden kurulu bir hayat süren Gana’lı Müslümanların durumu içimizi sızlatıyor.
Hele de Numa bölgesinde 1-2 kilo et alabilmiş olmanın huzurunu yüzlerine yansıtan kadınları görünce, yaşadığımız lüks ve israf dolu hayattan bir kez daha utanıyoruz.
Bayramın ikinci günü benzer şekilde toplu kesime vekalet ve dağıtımlara şahitlik ediyoruz.
Güneşin altında saatlerce kurban kesip parçalayan insanların yüzlerinde yorgunluktan bir eser dahi göremiyoruz. 4 evden oluşan büyük bir avluda bulabildiğimiz gölgelikten yaklaşık 6-7 saat bu durumu izliyoruz.
Muderrris Zikreddin’le bir süre sohbet edip liste dâhilinde eve gelen fakirlere dağıtımlara katılıyoruz.
Üçüncü gün Salva’dan yorgun bir şekilde dönen Ensar, ben ve Birol bey yetimhane inşaatını geziyoruz. Elazığ İHH ekibinin geliştirdiği ve desteklediği çok güzel ve anlamlı bu projeyi GMA başkanı Nureddin’den dinleyince oldukça duygulanıyoruz.
Yetimhanenin hemen karşısında güzel bir komplex dikkatimizi çekiyor ve soruyoruz. Morocco’lu Şeyh ahmed Ticani’nin kurduğu ve halen Gana’dan şeyh İbrahim İnyas’ın yürüttüğü Ticaniye tarikatının zikir dergahı olduğunu öğreniyoruz.
Nureddin bize Gana ile ilgili başkaca hayallerinden bahsediyor. Dini ve modern ilimlerin bir arada okutulduğu Türkiye’deki gibi İmam-Hatip okulları açmayı düşünüyor.
Aynı zamanda Gana Futbol Federasyonu aktif üyesi de olan Nureddin’le Apiah’tan ve Türkiye’de sporun durumundan bahsediyoruz. Mardin spora Gana’lı futbolcu lazım olursa senden talep ederiz deyip gülüşüyoruz.
Aynı gün Akra’da artan hayat pahalılığı ve vergiler yüzünden lokal bir grev yapıldığını öğrenince çarşıya gitmekten vazgeçip Gana İslami Eğitim forumu (Ghana Educational İslamic forum) a katılıyoruz. Forumda Gana’nın etkin alimleri İngilizce sunumlar yapıyor ama Arapça eğitime ağırlık verilip verilmemesi konusunda zaman zaman tartışıyorlardı. Bir ara esnasında hoş geldiniz diyen topluluktan söz alıp Türkiye’den geldiğimizi, burada yapılan konuşmaların sömürü dili İngilizce ile değil, bütün ümmetin ortak dili olan Kur’an alfabesi ile yapılması halinde İslam birliğe ciddi katkılar sağlayacağına dair fikrimi ifade ederek vedalaştık.
Son günümüzü Dr. Kwame Nkrumah müzesini gezip kenar mahallede Cuma namazı kıldıktan sonra Atlas okyanusuna ayırıp akşam uçağına yetişiyoruz.
Devamı gelecek..